"Denize atılan bir şişe her kitap. Asırlar, kumsalda oynayan birer çocuk. İçine gönlünü boşalttığın şişeyi belki açarlar, belki açmazlar." Cemil Meriç

Yazmaya başlamadan önce düşünmeyi öğreniniz. Nicolas Boileau

8 Haziran 2014 Pazar

PEPEE

Müziğini duyunca 1 buçuk yaşındaki yeğenimi yerinden hoplatan çizgi film: Pepee. Tatlı mı tatlı bir çizgi film kahramanı, arkadaşları, ailesi ile sıcaklığını içimizde hissedebileceğimiz bir çizgi film. Pepee’yi ilk duyduğumda ismine takılmıştım. Hem ilk Türk çizgi film ünvanını alıp hem de böyle bir isim neden olabilir ki? Neden Ali, Veli gibi değil mesela? Dürüst olmak gerekirse Şila, Şuşu gibi öylesine uydurulmuş bir isim olarak düşünmüştüm. Gerçi bu isimler için de pek de öylesine denilemez. O yaş grubunun rahatlıkla söyleyebileceği isimler olmasına dikkat edilmiş. Neyse, Pepee ismine geri dönecek olursak. Evet ve ne yazık ki bu çizgi filmi seçene kadar hiç araştırmamıştım neden bu ismin seçildiğini. Ayşe Şule Bilgiç yani nam-ı diğer Şuşu, Pepee’nin konuşma güçlüğü çeken ve bir dış ses yardımı ile bunu aşan bir çocuğu anlattığını ifade ediyor.  Şunu belirtmek gerekir Pepe kelime olarak peltek konuşma sesi, peltek konuşan anlamına geliyor ki Anadolu’nun bazı kesimlerinde hala kullanılıyor (bakınız: Nişanyan Sözlük). O sondaki ‘e’ de ne öyleyse değil mi? Bilgiç de ses efekti olması açısından eklediklerini söylüyorlar ki bence de ayrı bir hava katmıyor değil.
İsme yönelik bu kadar açıklamayı yeterli bulup içeriğe biraz bakalım. Türk çizgi filmi olduğunu daha filmin başlangıç kısmında rahatlıkla görebileceğim bir detay: Türk bayrağı. Oradan kayıp iniyor Pepee filme ve başlıyor maceralarına. Her bölümde farklı bir mesaj veriliyor. Mesajlar genellikle evrensel mesajlar; başkasının kalbini kırmamak, yemek yemek, diş fırçalamak gibi. Bunların yanında mesajları iletirken kendi kültürümüze has durumları görmek mümkün.: halk oyunları oynamak, kuru fasulye yemek…
Gelgelelim ki arada adı Pepee ile birlikte anılan bir çizgi film daha var: Pocoyo. Dava bile açmışlığı var Pepee’ye. Bir göz atınca benzer yanları yok değil. Kıyafetlerdeki renk tonu, dış ses kullanımı, Pepee’deki Köpük, Zulu gibi arkadaşlar… Çizgi filmler için beklenen şeyler de denilebilir tabi. Yalnız kafama takılan bir soru var ki Pepee 2008 yılında yayınlanmaya başlarken Pocoyo 2012’de başlamış. O yıllarda Pepee için her ne kadar renk olarak kırmızı ağırlıkta olsa da şu anki Pepee bölümleriyle çok benzer bölümler görebiliriz. Bu durumda nasıl Pocoyo’yu taklit eleştirileri gelebiliyor?
Durup şöyle bir baktığımda ise eksik yanları olsa da Pepee’nin çok güzel ve özel bir yeri olduğunu düşünüyorum. Alanında Türkiye için ilk adımı atmış bir çizgi film olmasının teşvik edici olmasını dilerim. Neden daha fazla Türk çizgi filmleri olmasın ki? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder